..: Kabuslar Evi Serisi İnceleme :..
1. Bölüm (Takip)
İbrahim, insanlardan uzak ve yalnız
yaşayan bir yazardır. Otel odalarında geçirdiği geceler boyu
geçmişindeki onu bırakmayan olayları düşünmektedir. Çocukken köyünde
yaşadığı bir olay onu çok etkilemiş ve hayatı boyunca peşinde onu
kovalayan bir düşmanı ortaya çıkarmıştır. İbrahim, yeni kitabını yazmak
için şehirden uzak, ıssız bir bölgedeki büyük evi kiralar. Eve
yerleştikten sonra kitabını yazmaya koyulur. Bu sırada geriye
dönüşlerle İbrahim’in çocukken yaşadığı olayları öğrenmeye başlarız.
İbrahim o gece, geçmişinden gelen düşmanla yüzleşecektir…
İlk bölüm Kabuslar Evi hakkında fikir
vermesi açısından iyi bir başlangıç. Son derece kasvetli bir havası olan
bölümde gerilim unsuru da Türk korkularını göze aldığımızda oldukça
yerinde kullanılmış. Hikayeye kurt adam katma fikri ise sanırım daha
önce denenmemiş bir şey olarak takdire şayan. Tabii ki ahım şahım efekt
ya da makyajlar beklemeyin ama kurt adamın hikayedeki işlevi de ayrı bir
önem taşıyor. Gerilim ve gizem unsurunu tamamlayan etkili müziklerin
olduğunu da söyleyebilirim. Tek kötü tarafı, 13 bölüm boyunca aynı
müziklerin kullanılması ve bir yerden sonra etkisini kaybetmesi. Sanırım
Kabuslar Evi serisinin en başarılı unsurlarından biri de oyunculukları.
İlk bölümde Fikret Kuşkan, büyük ölçüde filmi sırtlayan kişi ve bence
çok yerinde bir seçim. Takip, Kabuslar Evi hakkında fikir vermesi
açısından yeterince iyi ancak üst düzey bir gerilim bekleyenler hayal
kırıklığına uğrayabilirler.
2. Bölüm (Son Dans)
İkinci bölümde, odak noktası yaşlı bir
kadın olan hikaye işleniyor. Bakıma muhtaç bir kadın olan Müyesser,
oğlu, gelini ve torunuyla birlikte malum eve yerleşirler. Müyesser,
gençliğinde lüks ve zevk içinde yaşamış ancak hayatının aşkının Kore
Savaşına gitmesiyle yaşam sevincini kaybetmiştir. Hikaye ilerledikçe
Müyesserin geliniyle karşılıksız bir rekabet içinde olduğunu görürüz.
Gelini ona ne kadar kötü davransa da, oğlu tüm iyi niyetiyle ikisini de
idare etmeye çalışmaktadır. Müyesser, son zamanlarını geçirdiği evde
yıllar önce savaşa gitmiş olan sevgilisinin yansımalarını görmektedir.
Oğlunun iş yemeğinde olduğu bir gece, sevgilisi karşısına çıkacak ve
ondan bir seçim yapmasını isteyecektir…
Bu bölümün tamamına yakını evde geçiyor
ve 1 saate varmayan süresiyle de sıkıcı olmaktan kurtuluyor. Yetkin
Dikinciler, Hümeyra, Mahperi Mertoğlu gibi oyuncular rollerinde son
derece inandırıcı. Son Dans, sırtını büyük ölçüde diyaloglara dayıyor
hatta yaşlı kadınla, sevgilisinin karşılaştığı olayın çözüme kavuşması
da diyaloglarla gerçekleşiyor. Kısa süresiyle de izlenebilecek serinin
kanımca iyi bölümlerinden biri.
3. Bölüm (Hayal-i Cihan)
Üçüncü bölümde, genç bir iş adamı olan
Cihan’ın stresli iş hayatından uzaklaşmak için evi kiralamasıyla
yaşadıklarını izleriz. Cihan, oldukça büyük olan eve tek başına
yerleştikten kısa süre sonra evde gerçekle hayal arası şeyler görmeye
başlar. Ne olduğuna anlam veremediği bu durumu strese yorsa da merakına
yenik düşer ve ev sahibinden evin geçmişi hakkında bilgi almak ister.
İstediğini elde edemeyince çevrede yaşayanlara , en sonunda polise kadar
gider ama hiç biri ona gerekli cevabı veremez. Geceyi geçirmek üzere
eve döndüğünde, karşılaşacağı şey ona neler olduğunu anlatacak tek kişi
olacaktır… Bu bölümde Okan Yalabık, Çetin Tekindor gibi isimler
karşılıklı filmi sırtlayan oyuncular oluyorlar. Belki klişe denebilecek
bir finale sahip olan bölüm, yarattığı gizem ve merak unsuruyla yine de
ilk izlendiğinde etkili olabilir.
4. Bölüm (Tanıdık Yabancı)
Dördüncü bölüm, akıl hastanesinde uzun
süredir tedavi gören Derya karakterine odaklanıyor. Hastaneden taburcu
olan ve yeni bir hayat kurmak isteyen Derya, tanıdık vesilesiyle Sema
Emlak’ta işe başlar. İlk başlarda her şeyin normal giderken, Derya bir
gün müşterilerine malum evi gezdirmeye gider. Orada gördüğü şeyler
Derya’nın saplantılı düşüncelerini yeniden kafasına sokar. Geçmişte
oğlunu kaybetmesine neden olan olaydan dolayı yaşadığı travma Derya’yı
bu evde yeniden bulur. Ama Derya, evde çok daha fazlasını bulacağına
inanarak evin sırrını çözmek için harekete geçer…
Bu bölüm tam bir çelişkiler yumağı .
Yarattığı gizem ve gerilimle Türk sinemasında gördüğüm en etkili
örneklerden biri olduğunu mu söylesem, yoksa finalinde gizemli
yaratığın attığı tiradlarla, güzelim gerilimi yok ettiğini ve
öğreticilikten iç baydığını mı bilemiyorum. Eğer izlediyseniz ne
dediğimizi anlamışsınızdır, izlemediyseniz yaratık çıkana kadar ki
gerilimden zevk almaya bakın derim. Oyunculuğun yine üst düzeyde olduğu
bu bölüm, maalesef kötü finaliyle heba oluyor.
5. Bölüm (Kaçan Fırsatlar Limited)
Beşinci bölüm, çocukluğunu zorluklar
içinde geçirmiş ve hırsıyla iş dünyasında yüksek yerlere gelmiş olan iş
adamı Taner’in hikayesini işliyor. Mutlu bir evliliği ve iyi bir iş
hayatı olan Taner, bir gün televizyonda gördüğü bir reklam sırasında
hipnoz etkisine girer ve kendisini keser. Karısı ve ailesi onun için
telaşlanır ve hemen hastaneye koşarlar. Taner’in aklında ise
televizyonda gördüğü reklam vardır. İkince kez reklamı görüp ailesinin
önünde kendisini kesen Taner, ne olduğunu bilmediği bu yere karşı
konulmaz bir istekle gider ve sahibiyle görüşmek ister. Yaptığı
görüşmede oranın herhangi bir iş yerinden farklı bir yer olduğunu fark
eder ve yöneticisiyle bir anlaşma yapar. Kafasını dinlemek için gittiği
büyük evde, yaptığı anlaşmanın bedelini ödeyecektir… Bu bölümde Levent
Üzümcü, Ali Düşenkalkar ve Bennu Yıldırımlar gibi oyuncular başı
çekiyor. Kötülükle anlaşma yapan insan fikrinin karşımıza çıktığı hikaye
yine oyuncularından aldığı güçle ayakta duruyor.
6. Bölüm (Karanlıktan Gelen)
Şunu belirtmeliyim ki, İlk 5 bölüm bir
şekilde korku karakterlerine yer vermesiyle ve gerilim unsurunu etkili
kullanmasıyla da bundan sonra gelecek bölümlerden kısmen ayrılıyor.
Bundan sonraki bölümlerde gerilim olmasıyla beraber dram daha baskın bir
hal alıyor. Altıncı bölümde, bir anne ve genç çocuklarının hikayesi
karşımıza çıkar. Arabayla yolda ilerleyen aile, mola verdikleri ormanlık
bir yerde ayrılırlar. Erkek kardeş Kerem, tuvalet için ormanlığa girip
döndükten sonra annesini ve kardeşini yolda bulamaz. Yolda koşturan,
ormanın içine giren Kerem birden kendini ormanın yakınındaki büyük bir
evde bulur. Evde lanetlenmişçesine kilitli kalan ve çıkamayan genç
çocuk, gizemli bir yabancının varlığını fark eder. Bu kişi her tarafı
yara bere içinde olan korkutucu görünümlü biridir. Kerem, kendisine
‘Karanlıktan Gelen’ diyen bu kişiyle konuşmaya başladığında gerçek dışı
bir olayın içinde bulunduğunu ve kurtuluşunun kendi zihninde olduğunu
anlayacaktır… Bu bölümün oyuncuları Serap Sağlar, Berin Şenvarol ve Rıza
Kocaoğlu. Karanlıktan Gelen rolünde ise Tolga Karel bulunuyor. Bölüm
yine merak unsurunu yüksek tutan hikayesi ve şaşırtıcı finaliyle kayda
değer.
7. Bölüm (Çizgisiz Zamanlar)
Türk sinemasının eski bir yıldızı olan
Sevil, günümüz şartlarında tutunamamış ve unutulmaya başlanmış bir
oyuncudur. Parlak dönemleri geride kaldığından artık en küçük bir
teklifi bile kabul edecek hale gelmiş olmasına rağmen hala bu durumu
kendisine yedirememektedir. Böyle bir dönemde aldığı büyük bir dizi
teklifi ise oyuncunun eski zamanlarına dönmesi için iyi bir fırsattır.
Kabul ettiği teklif sonrası, eski ve bakımsız bir otele yerleştirilen
oyuncu daha sonra sevildiği bir yapımcı tarafından yakınlardaki büyük
malikaneye gönderilir. Hiçbir şeyin daha iyi olamayacağını düşündüğü
sırada oyuncu, evin yakınındaki bir havuzu keşfeder. Havuz,
gençleştirici bir etkiye sahiptir. Bu sayede gençliğindeki büyüleyici
güzelliğine yeniden kavuşacağını düşünen Sevil, havuzdan faydalanmak
ister. Ancak havuzun bu özelliği karşılıksız değildir… Dram ağırlıklı
bu bölümde başrolü Şerif Sezer üstleniyor. Eski dönem Yeşilçam
oyuncularına saygı niteliğinde olan bölüm alacakaranlık etkisinden de
nasibini alıyor.
8. Bölüm (Seni Beklerken)
Yine dram ağırlıklı olan bölümde,
küçüklüğünden beri geçmişe dair saplantılı düşünceleri olan Ece
karakteri karşımıza çıkar. Annesi ve babası, kızlarının bu düşüncelerini
kabullenmiş ama ona inanmayan son derece rahat ve modern insanlardır.
Ece, Kurtuluş Savaşı döneminde yaşadığına ve o dönemden bir sevgilisi
olduğuna inanmaktadır. Dahası sevgilisinin ona verdiği sözü
gerçekleştirerek, kendisine döneceğini düşünmektedir. Ailesi tüm iyi
niyetine rağmen, Ece bu düşüncelerinden vazgeçmez ve bir psikiyatriste
giderler. Ancak huylu huyundan vazgeçmez, Ece’yi doktor da
düşüncelerinden vazgeçiremez. Ece düşüncelerine o kadar inançlıdır ki,
ailesi onun istediklerini yapmayı kabul eder… Seyirciyi ikilemde
bırakan finaliyle reenkarnasyon temalı ilginç bir hikayesi olan “Seni
Beklerken“ özellikle konunun ilgililerini tatmin edecek bir bölüm.
Başlıca rollerde Melisa Sözen, Nur Sürer ve Levent Özdilek bulunuyor.
9. Bölüm (Çarşamba Karısı)
Bu bölümde, yine yaşlı bir kadın odak
noktası. İyi bir işi ve aile hayatı olan oğlunun ailesiyle birlikte
büyük bir evde tatil yapmaya giden Sacide, hayatının son demlerini
çocukluğundan beri kabusu olan ‘Çarşamba Karısı’nın dehşetiyle
geçirmektedir. Tüm yaşamına kabus gibi çökmüş olan bu efsanevi yaratık,
hem yaşlı kadının hem de ailesinin hayatını zindan etmek üzeredir…
Hayalle gerçeğin iç içe geçtiği bu hikaye Kabuslar Evi serisinde gerilim
dozunun yükseğe çıktığı son hikaye olarak görülebilir. Yurdaer Okur,
Füsun Kostak ve Rüçhan Çalışkur gibi isimleri içinde barındıran bölüm,
Türk kültürüne özgü bir korku hikayesi sunuyor.
10. Bölüm (Gece Gelen Arkadaşlar)
Bu bölümde genç bir çiftin huzurlu
hayatları, her gece rüyalarında görünen yabancı yüzler dolayısıyla
cehenneme dönmektedir. İkisi de birbirinden habersiz aynı duruma maruz
kalmakta ve birbirlerinden çekindikleri için durumu anlatmaktadırlar.
Olayın nedenini ev olarak gören çift, evlerini değiştirmeye karar
verirler ve malum eve geçiş yaparlar. Yeni evlerinde ise rüyalarına
giren bu kişilerle yüzleşecek ve gerçeği öğreneceklerdir… Bölüm
oyuncuları Devrim Nas, İdil Fırat, Kayhan Yıldızoğlu, Ayşenil Şamlıoğlu
ve Hale Akınlı gibi isimler. Bu bölümün beni en rahatsız eden
yanlarından biri Kabuslar Evi serisine yakışmayacak derecede ciddiyetsiz
bir mizah anlayışına sahip olması. Özellikle bunu “Karabasan” gibi çok
etkili bir korku unsurunu kullanarak yapması. Önemli oyuncularına rağmen
kanımca serinin en kötü ve gereksiz bölümü. İzlemesiniz de olur. Hele
ki seriyi bu bölümle tanırsanız diğer bölümleri izlemeye kalkmazsınız
bile.
11. Bölüm (Bir Kış Masalı)
Bu bölümde yine eski bir tiyatro
oyuncusu üzerinden melankolik bir dram hikayesi izleriz. Bir kazada
eşini ve çocuğunu kaybetmiş olan Gülseren, kazanın acı etkileriyle
hayatına devam etmeye çalışmaktadır. Yönetmeninin tavsiyesiyle kafasını
dinlemek için şehirden uzak büyük bir eve yerleşen tiyatrocunun hayatı,
olur olmaz gördüğü karanlık bir varlığın etkisiyle daha da
kötüleşmektedir. Emlakçı Sema’yla birlikte bu varlığın gizemini çözmek
isteyen Gülseren, evde ailesiyle birlikte yüzleşme imkanı bulacak ve
geçmişin gizemlerinden kurtulacaktır. Hülya Koçyiğit’in başrolde
oynadığı bölüm, ağır derecede dram unsurlarını barındırıyor. Serinin
ilerledikçe değişen tarzının en iyi örneklerinden biri.
12. Bölüm (Onlara Dokunmak)
Bu bölümde, çocukluğunda özel güçlere
sahip olmuş yetişkin bir adamın hikayesini görüyoruz. Yunus adlı genç
adam, acı dolu yaşadığı bir hayat sonrası dokunduğu insanların tüm
yaşamlarını ve duygularını gören birine dönüşmüştür. Bu tanrısal güç
onun için bir ödül müdür yoksa lanet mi? Buna karar veremeyen Yunus,
insanlardan uzaklaşmak için gittiği büyük evde sahip olduğu güç ve
geçmişiyle yüzleşecektir. Bu bölümün oyuncusu Yiğit Özşener. Hikaye ise
evden ziyade geçmişte yaşanan bir olay üzerine kurulu.
13. Bölüm (Uyur Gezerler)
On üçüncü ve son bölümde, eski bir bilim
kurgu yazarının hikayesi anlatılır. Eskiden popüler olan ama daha sonra
etkisini kaybetmiş olan Tolga, son imza gününde yine az talep görür.
Kötü bir günün ardından eve gelen yazarı sevgilisi de terk eder. Tolga,
yalnızlığın verdiği etkiyle ıssız bir yerde bulunan koskoca bir evi tek
başına kiralar. Ancak o yerde, yalnızlığını bozan birileri ortaya çıkar.
Şüpheli kişileri yakalamak için kurduğu tuzak işe yarar ve garip
görünümlü baba-oğul ile tanışır. Babanın söyledikleri ilgisini çeken
Tolga, onları dinlemeye karar verir. Bu kişiler insanların düşlerinden
beslenen, insan dışı varlıklardır…
Seriyi kötü denmeyecek bir hikayeyle
kapatan bu bölüm yine en önemli etkisini oyuncuların gücünden alıyor.
Ümit Çırak, Burak Şentürk, Derya Durmaz ve Ata Köroğulu başlıca
oyuncular. Burak Şentürk’ün karakterine inandıran oyunculuğu kayda
değer. Bölümün önemli ayrıntılarından biri de fantastik bir hikayeyi 80
darbesiyle özdeşleştirmesidir. Ancak bunu kör gözüm parmağına tarzı bir
şekilde yapar.
Nihayetinde 13 bölüm çekilmiş ve sona
erdirilmiş olan “Kabuslar Evi” serisi önce vcd ve dvd olarak piyasaya
sürülmüş ardından televizyonda yayınlanmıştır. Beklediği ilgiyi
göremediği aşikar olan seri, Çağan Irmak gibi popüler ve başarılı bir
sinemacının adı altında olmasına rağmen gerçekten çok başarısız bir
korku serisi olduğundan mı yeterli ilgiyi görmemiştir yoksa Türk
seyircisi bu konulara biraz ilgisiz mi kalıyor? Şahsi fikrim ise
ikincisi şüphesiz. Diğer taraftan Çağan Irmak yeri geldiğinde genel Türk
seyircisine hitap edebilmesini bilen bir sinemacı ve bunu “Babam ve
Oğlum”, “Issız Adam” , “Asmalı Konak” gibi yapımlarıyla kanıtlamış.
Yönetmenin şahsen sevdiğim diğer filmlerinde ise (“Mustafa Hakkında Her
Şey”, “Karanlıktakiler”, “Ulak”) çok sevdiğim gerilim atmosferleri
yakalanmış. Kabuslar Evi ise bana göre özellikle ilk bölümleri açısından
Türk korku sinemasına bakılınca kolay kolay rastlanamayacak kalitede
filmler. Yazıda belirttiğim gibi ilerledikçe drama dönüşen bir seri
olmasına rağmen özellikle diğer korku örneklerimize bakıldığında önemli
bir adım. Yine de eksiğinden bahsetmek gerekirse çok fazla laf yapan ve
seyirciye bir şey anlatmaya çalışırken asıl hikayeyi kaçıran bir tarz
olduğunu söyleyebilirim. Eğer bundan biraz daha kaçınırsa Çağan
Irmak’ın, iyi korku filmi çıkaracağını düşünüyorum. Hani değeri
bilinmemiş ama daha sonra değer verilmiş kültler vardır ya… Kabuslar Evi
ya ileride bu konuma ulaşacak ya da tamamen unutulup gidecek bir seri
olacaktır. Ama benim gözümde özellikle Türk korku sinemasındaki diğer
denemelerden sonra hala değerli yapımlardır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder